1. O, üslubuyla klasik öyküye özgün boyutlar kazandırıyor. Kişiler, ortam ve kurgu
belli bir düzen içinde şaşırtıcı bir sona götürüyor okuru. Bu özgünlüğü bence en
iyi tamamlayan, öyküdeki kişiler ve kişilerin diyaloglarıdır. Kişileri,
karakterleri çok yakından tanıyorsunuz. Onları bir yazarın kaleminden tanımaktan
çok, bir avluda, bir meydanda, bir mahallede kendi seslerinden, kendilerine özgü
konuşma biçimleriyle dinliyorsunuz sanki. Öyküleri okurken, bir öykü okumaktan
çok, bir film izlediğiniz kanısına kapılıyorsunuz.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Okurlarını gerçekçi
bir ortama taşır.
B) Gelenekselleşmiş
olanla kendine özgü olanı kaynaştırır.
C) Seçtiği kahramanlar,
günlük yaşamlarıyla karşımıza çıkar.
D) Kalıcı olmak için
yeniliklere başvurur.
E) Öykülerini,
beklenmedik biçimlerde sonuçlandırır.
2.
Öykülerimin yarısından çoğu, birinci kişi ağzından anlatılıyor. Bu anlatımla
başlayan öykülerimin çoğu, üçüncü kişi ağzından anlatılarak sürer. Çünkü bu,
öykünün konusunun gerektirdiği bir durumdur. Örneğin, birinci kişiye
anlattırdığım öykülerim bir yerde tıkanır kalır. Boşuna uğraşırım, yazamam. Oysa
bir süre sonra o öyküyü üçüncü kişi ağzından anlattırınca yazmak kolaylaşır.
Buna karşılık, konu gerektiriyorsa gülmece öykülerini birinci kişinin anlatması
daha etkili, inandırıcı olur. Çünkü birinci kişili anlatımda içtenlik vardır.
Üçüncü kişili anlatım daha yapaydır.
Sanatçı, bu sözlerinde öyküleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine
değinmemiştir?
A) Nasıl bir anlatım
yeğlediğine
B) Konuyla anlatım
arasındaki ilişkiye
C) Gülmeceye uygun
anlatımın özelliğine
D) Kimi anlatım yolları
arasındaki farka
E) Seçtiği anlatım
biçiminin okumayı kolaylaştırdığına
3.
I. Daha sonra da birkaç
yarışmaya katılıp ödüller almış.
II. Bu uçurtmaları gören
öbür oyuncakçılar ondan uçurtma istemişler.
III. Oyuncakçılık yapan
bir arkadaşının dükkanında, yaptığı uçurtmaları satmaya başlamış.
IV. Bunun üzerine eşiyle
birlikte bol miktarda uçurtma imal etmiş.
V. Giderek bu işte
uzmanlaşmış; ilk olarak 1982'de bir gazetenin düzenlediği uçurtma şenliğinde
birinci olmuş.
Yukarıdaki cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturan sıralanışı aşağıdakilerden
hangisidir?
B) ll.,l, III..V., IV.
D) IV.,V., II., I., III.
A) II.,V., IV., I., I
C) III., II., IV., V.,
E) V., IV., II., III.,
4.
Acılarımızı, sevinçlerimizi, özlemlerimizi dile getiremediğimiz zamanlar olur.
İşte o zaman, ozanlar imdadımıza yetişir...
Bu sözler aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
A) Şiirleri bizim
sözümüz olur, kendimizi onlarda buluruz.
B) Söyleyemediklerimizi
ustaca yansıtırlar.
C) Şiirleriyle
duygularımız arasında bir bağ oluşur.
D) Kendi sözcüklerimizle
anlatamadığımız düşünceleri, onların iki küçük dizesinde bulabiliriz.
E) Bizi etkileyen
olayları anlatan küçük bir şiir yazıveririz.
5.
Yolcular, akşamdan önce kasabaya varıp(l) güneşin batışını(ll) hep birlikte(lll)
sahildeki kahved9n(IV) izlemek(V) istediler.
Bu cümlede numaralanmış bölümlerden hangisi atılırsa, cümlenin anlamında hem yer
hem de zaman yönünden bir daralma olur?
A) l.
B) ll.
C) III
D) IV.
E) V.
6.
Gazetecinin gözü her zaman toplumun üzerinde olmamalıdır. Toplumun hiçbir
kesimiyle içli dışlı olmamalı, toplumla arasında mesafe olmalıdır. Kimi zaman
bazı grupların basını kendi amaçları için kullanmak, bir haberi istedikleri
biçimde yazdırmak isteyeceklerini göz ardı etmemelidir. Kısaca, gazeteci,
mesleğinin ahlak kurallarına göre davranmalı, olayları derinlemesine incelemeli
ve tarafsız davranarak okuyucuların güvenini kazanmalıdır.
Yukarıdaki paragrafta gazeteciyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz
edilmemiştir?
A) Yazacağı haberin
doğruluğunu araştırmasından
B) Taraflı olmamasından
C) İnsanlarla çok yakın
ilişki kurmamasından
D) Toplumu gözlemeye
çalışmasından
E) İlginç haberleri
yakalamaya özen göstermesinden
7.
Nedir yaşamın anlamı? Öyle çok ki... Yaşamaktır, soluk almaktır. Şiir okumaktır.
Birini sevmektir. Bir deniz kıyısında dolaşmaktır. Ormanda tek başına
yürümektir. Ne var ki kimi zaman anlamsızlaşır yaşam. Oysa...
Yukarıdaki parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle
sürdürülebilir?
A) başımız sıkıştıkça
anlamı ararız hep.
B) yazarlar, yaşamın
anlamı üzerinde çok durmuşlardır.
C) anlamsızlaşan yaşam
değil, bizler oluruz çoğu kez
D) bir avuntu aracına
gereksinme duyar insan
E) böyle durumlarda
hemen kitaplara sarılırız
10.
Mutlu bir yaşamın değişmez ve öncelikli özelliğidir sağlık. 0 yüzden
yakınımızdan ayrılırken; "Sağlıcakla kal.", olumsuz bir davranışla
karşılaştığımızda "Sağlık olsun." gibi sözlerle... vurgulamak isteriz. Çünkü
insan olarak çalışmak, üretmek, böylece kendimize ve çevremize yararlı olmak
temel amacımızdır. Bunu da ancak sağlıklı olursak başarabiliriz.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilmelidir?
A) sağlıkla ilgili
sorunların ciddiye alınması gerektiğini
B) sağlıklı olmak için
neler yapmak gerektiğini
C) sağlığın önemli
görülmediğini
D) sağlıklı kişilerin
yaşamdan tat alabileceğini
E) sağlığın her şeyden
önemli olduğunu
11.
Zaman zaman iyice yaşlandığımı, bastonsuz yürürsem dengemi kaybedeceğimi
düşünüyor: "Denizlerde gezinme zamanı geçti artık." diyorum kendi kendime. Ne
var ki insan, sevdiği şeylerden öyle kolay kolay vazgeçemiyor. Çocuklarım beni
deniz yolculuğuna çıkaracaklarını söylediklerinde bundan anlatılmaz bir mutluluk
duyuyorum; çünkü Gökova'yı Sedir adasını, güzel yerlerin her birini bir kez
daha' görmek istiyorum.
Kendinden böyle söz eden bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kendisine önem
verilmesini istemektedir.
B) Artık hiçbir şeyden
zevk almamaktadır.
C) Gençlik günlerini
özlemektedir.
D) Denizde olma
düşüncesi ona yaşama sevinci vermektedir.
E) Dostlarının onu
yalnız bırakacağından korkmaktadır.
12. O sanatçıların bütün özlemi, bu topraktan aldıklarını işleyip yine bu
toprakların insanlarına vermekti. Kimsenin ayrımına varamadığı, ilgilenmediği
değerleri gün ışığına çıkartmak, tanıtmak, yaymak, insanlara sevdirmekle
geçirdiler ömürlerini. Onların gözleri daima güzele açıldı, kafaları iyiye
çalıştı; elleri durmadan bir şey yoğurup bir şeyler yarattı. Bu nedenle, insanın
eğitimi için gösterdikleri çabalarda onlardan daha başarılısı yoktu.
Bu parçaya göre, sözü edilen sanatçıların asıl amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşadıkları toplumdan
kazandıklarını biçimlendirerek insanları aydınlatmak
B) Alışılmış konuları
işleyerek okura kolaylık sağlamak
C) Yenilikleri kendi
insanlarına ve dünyaya tanıtmak
D) Toplumun, çağdaş
sanat ürünlerinden yararlanmasını sağlamak
E) Olabildiğince çok ve
alışılmamış yapı üretmek
13.
Kimi zaman düşünürüm: On altı yaşımdan beri ekmeğimi kazanmak zorunda
kalmasaydım ne olurdu? Örneğin, baba evinin güvenli koşullarında okuyup diploma
sahibi olsaydım belki de herhangi bir memur olur, yine öyküler, romanlar
yazardım; ama konularım, sanırım bugünkü konular olmazdı. Rahat ekmekle yetişen
insanların yaşamlarını anlatan konular olurdu; çünkü tanıdığım çevreler, o
insanların çevresi olacaktı.
Bu parçaya dayanarak, yazarla ilgili aşağıdaki genellemelerin hangisine
varılamaz?
A) Yaşamları kimi
durumlarda yapıtlarına yansır
B) Konularını, yakından
bildikleri çevrelerden seçerler
C) Güç koşullarda
yetişenler gerçekleri yazmaya yatkındır
D) Yaşadıkları, ele
alacakları konuları belirlemelerinde etkilidir
E) Dünya görüşlerini,
içinde bulundukları koşullar belirler
15....
Bu nedenle, büyük kentler, su kaynaklarının ve akarsuların kenarlarına kurulmuş
hep. Su kaynaklarının kuruması, tarihte büyük göçlere yol açmış. Bunlara sahip
olabilme amacıyla büyük savaşlar çıkmış.
Bu parçanın giriş cümlesi aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Eskiden, pişmiş
topraktan ve taştan su künkleri yapılırdı.
B) Suyun kanallarla
taşınması günümüz barajlarının öncüsü olmuştur
C) Suyun kentlere
ulaştırılması yaşamı büyük ölçüde kolaylaştırılmıştır
D) Su bentleri, çeşmeler
ve sarnıçlar su mimarisinin seçkin örnekleridir
E) Su, insanoğlunun en
önemli gereksinimlerinden biridir
16.
Lise öğrencilerinden tutun da kendisinden yaşlı kimselere kadar, birçok kişiye
şiirlerini okur; onların tepkilerini değerlendirirdi. Dilden dile; kulaktan
kulağa gidip gelirken, şiirin nereleri kalıyor, nereleri aşınıyor, not ederdi.
Birçok şiiri, daha hiçbir
(bilgi yelpazesi.net)dergide yayımlanmadan bütün yurdu dolaşır, sonra kendisine döner gelirdi. Bu
uzun yolculuktan tek bir sözcüğü aksamadan dönen şiirleri okşarcasına okur;
kızmaz, onları yeniden üzerinde çalışmak üzere saklardı.
Bu parçada sözü edilen şair için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Şiirini okurların
tepkisine göre biçimlendirir.
B) Okurların beğenisini
geliştirecek şiirler yazar.
C) Şiirlerini dergilerde
yayımlatmaktan kaçınır.
D) Ünlenmek için,
şiirlerinin değişik kişilerce okunmasını ister.
E) Özgün şiirler yazmaya
çalışır.
17.
(I) Bir şiir kitabını, bir roman gibi okumak doğru değildir. (II) Genellikle,
romanın tamamını okuduktan sonra onun üzerinde düşünmeye başlarız. (III) Oysa
şiir kitabında okur, her şiirden sonra duraklamak, derin bir soluk almak ister.
(IV) Okunanların tadına, ayrımına ancak bu yolla varabilir. (V) Bir şiir her
okuyuşta, okurda farklı etkiler bırakır. (VI) Bu durum hem şiirin yapısından hem
de okurun o an içinde bulunduğu ortamdan kaynaklanır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle
başlaması uygun olur?
A) ll
B) lll
C) IV
D) V
E) VI
18.
İnsanın fotoğraflarda gördüğü yerlere gitme, gittiği yerleri görüntüleme ya da,
"Bakın, ben de oradayım." deme isteği, vazgeçilmez bir belgeleme aracına
dönüştürdü fotoğrafı. Çoğumuz için gördüklerimizi, yaşadıklarımızı gelecekte
anımsamayı kolaylaştıran, etkinliklerimizi daha çekici, daha heyecanlı duruma
getiren ve bunların kalıcı olmasını sağlayan bir uğraş fotoğraf çekmek. Bu
yüzden hemen hepimizin özellikle tatile çıkarken "yanımızda götürülecekler
listelerde fotoğraf makineleri ve filmler de yer alır.
Düşüncelerin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir?
A) Gezdiği, gördüğü
yerlerin fotoğrafını çekmek insana büyük bir zevk verir.
B) Fotoğraf çekimi
konusunda bazı temel bilgiler edinmek, fotoğrafın beklendiği gibi olmasını
sağlar.
C) Çok iyi fotoğraf
çeken kişiler, anı fotoğraflarını önemsemez.
D) Gezme isteğinin
oluşmasında ve artmasında, fotoğrafın büyük bir katkısı vardır.
E) Fotoğraflarımıza
"etkili", "güzel", "hoş" gibi nitelemeler kazandırmak için çekim sırasında
özenli davranmak gerekir.
19.
Yetişme yıllarında kendilerine yardımcı olduğum sanatçıların sayısı çoktur. Ama
onları etkim altında tutmamaya çalıştım. Hatta buna çok özen gösterdim. Kime ne
kadar yardımın dokundu, onu da bilemem. Ben yalnızca yetenekli birini gördüm mü,
sanki bir sorumluluğum varmış gibi, hemen elimi uzatırım. Yürümeye başlayınca da
aradan çekiliveririm.
Kendisinden böyle söz eden bir sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
söylenebilir?
A) Sanatçıların, belirli
bir düzeye eriştikten sonra yollarına kendi başlarına devam etmeleri gerektiğine
inanır.
B) Duygu ve
düşüncelerinin ayrımına varabilmek isteyen herkesin sanatçıların desteğine
gereksinimleri olduğunu düşünür.
C) Genç sanatçıların
belirli kurallara bağlı kalmasını zorunlu görür.
D) Yetenekli gençlerin
ancak usta sanatçılar tarafından fark edilebileceğine inanır.
E) Belli bir olgunluğa
erişmemiş kişilerin sanatçı olarak nitelendirilmesini ister.
20.
Böyle olmasaydı, bütün eski şiirleri yok saymak gerekirdi. Gerçi yeni kuşaklar
eskiler gibi yazmazlar; ama onların yazdıklarıyla beslenirler, onların
yazdıklarında yararlanacak çok şey bulurlar.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir?
A) Her şiir işlediği
konuya ve işleyiş biçimine göre değerlendirilir.
B) Kimi ozanlar
çağdaşlarından çok farklı bir yol izler.
C) Her şair, şiirinde
kendi duygu ve düşüncelerini anlatır.
D) Şiirde değişen
değerlerin yanı sıra değişmeyen değerlerde vardır.
E) Her şiir insanı ve
insana ait duyguları anlatır.
21.
İki tür popüler öykü vardır. Birincisi "kaçış öyküleri"dir, gerçeklerden
kaçmamızı sağlar. İkincisi ise "içinde kendimizi bulduğumuz" öykülerdir.
Okuduğumuzda "İşte aynı ben." deriz. İşte benim öykülerim bu tarzdır. Bu
öykülerimi okuyan İrlandalı bir kadın, sorun yaşadığı ailesini bırakıp
İngiltere'ye gitmeye karar vermiş. Ailesi, orada tanıdığı hiç kimse olmadığını
söyleyince bir kitabımdaki iki karakterin adını vermiş, onları görmeye
gideceğim, demiş. Sanırım başarım, yarattığım tiplerin bu niteliğinden
kaynaklanıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir?
A) Meğer kadın onların
gerçekten var olduğunu sanıyormuş.
B) Anladım ki kadın,
benim seslenmeyi amaçladığım türden bir okur değilmiş.
C) Demek ki kadın
mutluluğu yakalayamamış biridir.
D) Kadın özgürlüğü
seven, başına buyruk biriymiş.
E) Anlaşılan, okur
kitlemi belirlerken bir hata yapmışım.
22.
Karanlık kış gecelerinde burnumu cama dayayıp bozacının gelişini biraz da
korkuyla seyrettiğimi hatırlarım. Yazın ise "Domates, patlıcaaan!" sesine
aldırmaz, "Dondurma kaymaaak!"ın peşinden koşardım. El arabasına koyduğu kaynar
kazanlarıyla sokak sokak gezen mısırcının yarattığı heyecan da başkaydı. "Çocuğa
bir sütlü mısır ..." derdi annem. Yeşil mısır yapraklarına sarılan sıcacık
mısır, bol bol tuzlandıktan sonra, minicik elime tutuşturulurdu. Tabii bir de
közde mısırla sinema girişlerinde görüp de "Alalım." diye tutturduğum patlamış
mısırlar vardı.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir?
A) Yaşamımızdaki
değişimleri gördükçe büyük mutluluk duyuyorum.
B) Çocukluğumun geçtiği
yerleri hala unutamıyorum.
C) Çocukluğumuzda her
mevsimin kendine özgü bir kokusu, tadı, hatta sesi vardı.
D) Geçmişin
güzelliklerinin günümüze taşınmış olması çok sevindirici.
E) Küçükken tat aldığım
şeyleri şimdi nedense tuhaf buluyorum.
23.
Yazılarında dil ve düşünce aynı amaca hizmet eder. Olgulara, olaylara,
düşüncelere bilimsel kuşkuculukla bakar, onları sorgular, eleştirir. Halkı
eğitmeye çalışır. Bu yüzden yalın, anlaşılması kolay bir dille yazar.
Sözcüklerini özenle seçer. Denemeleri içten bir konuşmaya benzer. Somut yaşamdan
düşünceye, düşünceden yaşanmış olana bir mekik gibi gider gelir kalemi.
Bu parçaya göre, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
çıkarılamaz?
A) Yazılarında anlaşılır
bir dil kullanır.
B) Bilimsel çevreler
için yazmaktan hoşlanır.
C) Düşüncelerini
yansıtırken yansız bir tutum içindedir.
D) Düşündüklerini dile
getirirken öğretici olmaya çalışır.
E) Anlatımında konuşma
havası vardır.
24.
(I) Küçük bir köy okulunun birinci sınıf öğrencileriydi hepsi de. (II)
İçlerinden simsiyah gözlü, kıvırcık saçlı Ayşe, ikide bir parmağını kaldırır,
"Öğretmenim kalemimin ucu kırıldı, açar mısın?" diye sorar, yüzü kızararak önüne
bakardı. (III) Öteki çocuklar da aynı şeyleri yaparlardı. (IV) Çocukların bu
tutumlarının nedenlerinin farkındaydım. (V) Ben, onlar için kusursuz bir
örnektim. (VI) Onların ilgi, güler yüz, sevgi belediklerini bilirdim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) ll.
B) lll.
C) IV.
D) V.
E) VI.
25.
(I) Bence çeviride en önemli şey, yazarın dil ve anlatım özelliklerini
yansıtmaktır. (II) Bu nedenle üsluba çok dikkat ediyorum. (III) Cümleleri
bölmek, kısaltmak, değiştirmek gibi kolay yollara sapmıyorum. (IV) Ne olursa
olsun dile kıymamak gerektiğini düşünüyorum. (V) Kimi yapıtlar, sözcüğü
sözcüğüne çevrilebiliyor, kimi yapıtlarsa değiştirilmek istiyor. (VI) Aslında
çeviride elden geldiğince az değişiklik yapmak, bunu da bir üstünlük olarak
görmemek gerekiyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) ll.
B) lll.
C) IV.
D) V.
E) VI.
26.
Her olayın nedenini arama yaklaşımı çocuklarda doğuştan gelen bir eğilimdir.
Ancak çocuklar, anne, baba ve öğretmenlerinin sorulardan rahatsız olduklarını
gördükçe bu doğal tutumlarından yavaş yavaş uzaklaşırlar. Yetişkin insanlar
olduklarında da hoşlarına gitmeyen bir olayla karşılaşınca, olayların
nedenlerini bulup ortadan kaldırma yerine teslimiyetçi bir anlayışla sonuca
katlanma yolunu seçerler.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin
getirilmesi uygun olur?
A) Çözemediğimiz bu
sorun, suskun bir toplum olmamıza yol açar.
B) Değişimi
hızlandıracak en önemli etken, bilimsel öğretimdir.
C) Kötü alışkanlıkların
kolay kolay değişmeyeceğini herkes bilir.
D) Çok boyutlu bir
eğitim programına yer vermek gerekir.
E) İnsanımızın çoğu,
geleneksel kültürün etkisi altındadır.
27.
199O'lı yıllar... Havaların ısınmaya başladığı ayların birinde Antalya-Akseki
arasında bir Yörük göçüne tanık olmuştum. Akseki yolu henüz değişmemişti. Dar
bir boğazdan bir dere izlenerek geçiliyordu. Koyunların melemeleri deve
seslerine at seslerine karışıyordu. Çan sesleri, aşınmaya çalışılan boğazı
doldurmuştu. Renkli giysiler giymiş kadınlar sanki kutsal bir görevi yerine
getirmenin ciddiyeti içindeydiler. Develerin üzerinde kıl çadırlar, keçeler ve
çocuklar vardı.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Bu görüntü beni
çocukluğuma götürdü.
B) Bu yaylaya yapılan
bir göçtü.
C) Yörüklerin yaşamı da
kentleşmeden etkilendi.
D) Göçü izlerken
yıllarca önce gördüğüm bir filmi anımsadım.
E) Torosların
eteklerinde renkler ve sesler birbirine karışmıştı.
28.
Bu sanat adamının, bir masal büyücüsü gibi sihirli değneğini dokundurarak, nice
harap olmuş tarihsel yapıyı eski görkemine nasıl kavuşturduğuna tanık oldum.
Yeniden can verdiği bu yapıları gördükçe bunca olumsuzluğa karşın yine de
dünyanın yaşanmaya değer olduğunu düşünürüm. Yeşil Ev'in bahçesindeki tek parça
mermerden yapılmış havuzun fıskiyesinden suyun sesini dinlerken hafiften çalan
klasik müzik eşliğindeki kuş sesleri arasında kendimden g9Ç9rim.
Bu parçada sözü edilen sanat adamıyla ilgili olarak, aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Eski yapıların
onarımında ustalık gösterdiği
B) Yeniden düzenlediği
mekânlara güzellik kattığı
C) Tarihsel yapılar
konusunda bilgisi olduğu
D) Yapıların onarımında
mimarlıktaki yeni akımlar dan yararlandığı
E) Özgün buluşların
insanda yaşama sevinci uyandırdığı
29.
Şairin daha ilk şiirini okur okumaz ne denli renkli bir hayal dünyasına
gireceğinizi söylüyorsunuz. Bu renkli hayal dünyasını kurabilmek için yan yana
gelmeyecek sözcükleri yan yana getirmiş. Böylece özgün ve ulaşılması oldukça güç
bir şiir biçimi yaratmıştır. Öte yandan şairin kendisi de ulaşılması güç bir
şeyin peşindedir. Tarihten, zamandan, sözcüklerin sınırlılığından şiir yoluyla
sıyrılmak istiyor. Yeni özlemler, yeni düşler içinde, kendini ve dünyayı aşmanın
yolarını bulmaya çalışıyor.
Bu parçada sözü edilen şair ve şiirleri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Düşsel öğelere çokça
yer verir.
B) Söylemsel yönden
yenilikler içerir.
C) Sürekli bir arayış
içindedir.
D) Etkileyici bir dokusu
vardır.
E) Söz sanatları ağır
basar.
30.
Yazar bu yapıtında, yüreklere dokunan, yüreklerdeki telleri titreştiren bir
tutum takınıyor. Sözcükleri seçerken kılı kırk yarıyor. Söyleyiş ve biçim
açısından yapıta kendi damgasını vuruyor. Sözcüklerin uzak V9 yakın
anlamlarından ustaca yararlanıyor. Bu da anlam ve anlatım bakımından yapıtına
yoğunluk kazandırıyor. Bu yoğunluk kimi yerlerde benzetmeler, karşılaştırmalarla
somutlaştırılıyor.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yapıtını, okuru
etkileyecek bir biçimde oluşturduğu
B) Herkesin
anlayabileceği yalın bir anlatımının olduğu
C) Anlatımında çeşitli
yöntemlerden yararlandığı
D) Dili başarılı bir
biçimde kullandığı
E) Çalışmalarında çok
titiz davrandığı
31.
Genellikle sabah erken kalkıp yazıyorum kitaplarımı. Mutlaka şöyle bir ortamda
yazarım, diye bir düşüncem yok. Ama her gün, iki elim kanda bile olsa masanın
başına oturuyorum. Çünkü yazmanın en iyi yolu bir an önce yazmaya başlamak.
Sloganım şu: "Düşünme, yaz!" Yazmaya başlayınca düşünce geliyor zaten.
Bu parçada sözü edilen sanatçının hangi özelliğine değinilmemiştir?
A) İlginç konuları
işleme
B) Daha çok belirli
saatlerde yazma
C) Çalışma koşullarını
önemsememe
D) Yazacaklarını bir an
önce kâğıda dökmek isteme
E) Yazmayı bir tutku
haline getirme
CEVAP ANAHTARI
1D 2E 3C 4E 5A 6E
7C 10E 11D 12A 13E 15E 16A
17D 18D 19A 20D 21A 22C 23B 24D
25D 26A 27C 28D 29E 30B 31A
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder